İNAVASYON SİSTEMLERİ - 1
Kitle Kaynak
Kelime kitle
(veya kalabalık) anlamındaki “crowd” ile dış kaynak anlamındaki “out
source” kelimelerinin birleşmesinden oluşan bir portmanto kelimedir ve
kabaca bir kurumun ihtiyacı olan kaynakları çevrim içi kitleden elde
etmesi anlamına gelmektedir.
Buradaki iki
kelimeyi, yani kitle (veya kalabalık) anlamındaki “crowd” ve kaynak
anlamındaki “source” kelimelerini açıklamaya çalışalım.
İnternetin
kullanımı ile birlikte çevrim içi insanların sayısı ve iletişimi artmıştır.
Çevrim içi
toplulukların birer kaynak olarak kullanılmasına kitle kaynak ismi
verilmektedir.
“kaynak”
kelimesi ise genelde bilgi anlamındadır ve çevrim içi toplulukların herhangi
bir amaçla bilgiyi üretmesi, geliştirmesi, yenilemesi veya yayması gibi
amaçlarla kullanılması olarak düşünülebilir.
Kavramın Çıkışı ve Günümüzdeki Durum
Topluluk kaynaklarının
doğması aslında insan şebekeleri ile paralel ilerlemektedir.
Sosyal ağların
doğması teknolojik bir takım yeniliklerin neticesi olarak görülebilir elbette
ama daha önemlisi içerik üretiminde yaşanan aktifliğin göz önüne
alınmasıdır.
Örneğin 2005
yılına gelindiğinde internet üzerinde içerik üreten gençlerin sayısı
internetteki içeriği tüketen (okuyan/kullanan) gençlerden daha fazlaydı.
Bunun anlamı
artık üretilen içeriğin paylaşılması ve insanların bu içerikten haberdar
edilmesi için yeni bir teknolojinin doğmasıydı ve öyle de oldu.
Bugün sosyal
ağlar veya sosyal medya olarak adlandırılan teknolojilerin parlaması tam da bu
döneme denk geldi.
Oysaki gerekli
teknoloji ve o yıllarda meşhur olan sosyal ağlardan çok da farklı olmayan
örnekleri çok önceleri bulunuyordu, ancak henüz zamanı gelmemiş ve
sırasını beklemekteydi.
Bu dönüşüm
bireyin sosyal hayatında yaşanırken aynı zamanda iş yapış şekilleri ve iş
modellerini de etkilemiştir.
Örneğin
fikri üretim süreçleri çok kısa sürede insan şebekelerine dönüşmüş, o
dönemde interneti en aktif kullanan yazılım geliştiricilerinden başlayarak çok
farklı mecralarda bilgi paylaşımı hız kazanmıştır.
Yani topluluk
ekonomisine bakış iki açıdan gerçekleştirilebilir.
Birinci
yaklaşımda, insanların işlerinden, ailelerinden artan vakitleri daha
faydalı ve topluma katkısı olan bireyler olarak geçirme isteği yatarken diğer
yaklaşımda insanların iş yerlerinde nasıl vakit geçirdikleri ve iş
yerlerinde oluşan bilginin
nasıl yönetildiği yatmaktadır.
Örneğin açık
kaynak kodlu yazılım geliştirme süreci dünyaya paralel şekilde Türkiye’de de
çok sayıda bilişim uzmanını bir araya getirmiş, gerçek hayatta belki de
bir araya gelmesi mümkün olmayan kişilerin sanal platformlar üzerinde
bilgi paylaşımı yaptıkları, ortak bir amaç için proje oluşturdukları, bu
projelerde görev dağılımı yaptıkları yarı profesyonel gönüllü hareketler
doğmuştur.
Buna paralel
olarak işletmelerdeki iş yapım süreçleri de dönüşüm geçirmiş, dünyanın çok
farklı noktalarından iş gücü temini ve iş süreçlerine dahil olan çalışanlar
elde edilmiştir.
Örneğin
günümüzde Amerika’daki bir işletmenin telefonunu aradığınızda veya bir çağrı
merkezinin müşterilere ulaşması gerektiğinde, bu işlemlerin gerçekten Amerika’da
bulunan bir işletme tarafından yapılması gereği ortadan kalkmıştır.
Bunun yerine
yine İngilizce konuşulan ve iş gücünün çok daha az maliyetli olduğu Hindistan,
Pakistan, Bangladeş veya Afrika’daki herhangi bir çağrı merkezine internet
üzerinden arama yönlendirilip çağrıya cevap verilebilmektedir.
İş süreçleri
farklı coğrafyalara, farklı işletmelere ve kişilere bölünürken işletmenin
kalitesinden rekabet üstünlüğüne kadar çok sayıda özelliğin belirleyen bilginin
de doğru şekilde iletilmesi zorunluluğu doğmuştur.
Yine aynı
örnekle devam edecek olursak, bir çağrı merkezinde müşterilere nasıl cevap
verileceği, sorularının cevapları veya müşterinin nasıl yönlendirileceği
bilgisayar yazılımlarına yüklenen yazılımlarla kontrol edilmekte, bir müşterinin
sorabileceği veya isteyebileceği bütün alternatifler önceden
değerlendirilerek bu dış kaynaklara iletilmekte ve dış kaynaklar da buna
göre hizmet vermektedir.
Hatta bütün
görüşmeler kayıt altına alınıp daha sonra dinlenerek veya bir yöneticinin
anında konuşmaya dahil olması ile hizmet kalitesi anlık olarak kontrol
edilebilmektedir.
Hatta son
yıllarda gelişen ses tanıma ve yapay zeka yazılımları ile bu görüşmelerin
anlamsal çıkarımları yapılmakta ve detaylı olarak analiz edilmesi mümkün
olmaktadır.
İşte bütün
bunların altında yatan şart, gelişmekte olan bilişim teknolojilerinin
verimli kullanılmasıdır.
Teknolojiler
birer alt yapı sağlarken bu teknolojilerin doğru yönlendirilmesi ve doğru
içerikle yüklenmesi de işletmelerin elindedir.
Örneğin bir
çağrı merkezi elemanı aynı anda çok sayıda farklı bankaya veya telefon
operatörüne hizmet verebilmekte, arayan müşterinin aradığı hatta göre ilgili
cevaplar önündeki bilgisayarda belirmekte ve farklı alanlarda hizmet
verebilmektedir.
Bu çağrı
merkezi elemanının karşılaştığı problemler, cevap bulamadığı soru ve
talepler kayıt altına alınarak bir sonraki görüşmeden önce uzmanlar
tarafından değerlendirilerek cevaplanabilmektedir.
Sonuçta işletmeler
için her seviyede birken bir bilgiden bahsetmek ve bu bilginin nasıl
yönetileceğinin giderek önemli hale geldiğini söylemek doğru olacaktır.
Kitle
kaynakları bu gibi yazılımlarla toplanan bilgilerin doğru saklanması, doğru
işlenmesi ve kitlenin doğru şekilde müdahil olmasını sağlamaktadır.
Örneğin yine
çağrı merkezine gelen ve cevabı daha önce çağrı merkezi elemanının önündeki
bilgisayara yüklü olmayan bir soruyu ele alalım.
Bu soruya
işletmenin çok farklı seviyelerinden çok farklı uzmanların cevap bulması
ve en iyi şekilde problemi çözümlemesi mümkündür.
Bununla
birlikte bir kişinin çok sayıda bilgi ile yüklenmesi ve kaldırabileceğinin çok
üzerinde sorumluluk verilmesi de bir problemdir.
Dolayısıyla
problemi kimlerin göreceği ve ne kadar vakit harcayacağı aslında
iyileştirme gerektiren bir ikilemdir.
Çözüm olarak
bilgi yönetimi yazılımlarının problem / kişi, iş /kişi, sorumluluk / kişi
gibi atamaları doğru yapması beklenebilir.
Klasik işletme
yaklaşımlarında bu atamalar bir yönetici tarafından yapılırken artık kitle
kaynaklarının kullanılması ile bu sınırların da ortadan kalktığını görmekteyiz.
Bunun ilk
örneklerinden olan matriks yaklaşımında işe kişi atanırken ve bir kişi
birden fazla işte görev alırken artık bu yaklaşımın çok daha ötesine geçilmekte
ve kişiler / takımlar ilgilerine göre kendileri seçim yapmakta ve yapmış
oldukları seçime göre performans ortaya koymakta, sonuç ise bu
performansların toplamı olarak ortaya çıkmaktadır.
Bazı
işletmelerde ve topluluklarda kitleyi yönlendirmek ve motive etmek için
ödüller ve unvanlar verilmektedir.
Örneğin
wikipedia projesinde kişinin katılımları ve tecrübesi incelenerek çeşitli
seviyelerde unvanlar alması ve bu unvanlara göre yetkilerinin artması
mümkündür.
Bazı forumlarda
kişilerin cevap ve tecrübesine göre yıldız alması veya kitlenin kendi
belirlediği etik değerleri içerisinde kitlenin beğenmediği bir davranışından
dolayı rütbelerinin sökülmesi veya sistemden uzaklaştırılması gibi cezalar
bu motivasyonun birer parçası olarak görülebilir.
Farklı bir
uygulama ise işletmelerdeki iş yapış şeklini derinden etkilemiştir.
Artık bilgi
çalışanları olarak adlandırılan çalışanlara doğrudan iş
atanma devri kapanmış, işletmeler yapılmasını istedikleri işleri bir liste
halinde duyurmakta ve her işe zorluğuna göre bir ödül verilmektedir.
Çalışanlar
maaş yerine ay boyunca yaptıkları işlerin ödüllerini toplamakta ve ödülü
yüksek işler daha cazip ve öncelikli hale gelmektedir.
Hatta yeterince
ilgi oluşmayan işlerin ödül değeri sistemde bekledikçe artmakta bu sayede
hiçbir işin sonuçsuz kalmaması sağlanmaktadır.
Amazon
tarafından kurulan mekanik Türk, bu işletme uygulamalarının açık
örneklerinden birisidir.
Bu sistemde iş
vermek isteyen birisi sisteme işin tanımını ve ilgili yazılım, doküman ve
bağlantıları yüklemekte ve işin gerektirdiği zamana göre bir ücret
duyurmaktadır.
İşi takip eden
on binlerce kişi kendisi için uygun bulduğu ve kendisinin şartlarını
sağladığı işlere başvurmakta uygun görülmeleri halinde de işi tamamlayarak
ücretlerini biriktirmekte, ücret belirli bir sınır geçtikten sonra da
tahsil etmektedir.
Sistemdeki her
çalışan iş vereni ve her iş veren de çalışanı puanlamakta bu puanlar ise
işverenlerin ve çalışanların itibarını oluşturmaktadır.
Yukarıdaki
örneklerde görüldüğü üzere artık bilgi temelli işlerin tamamının önündeki
engeller sanal uygulamalar ile kaldırılmakta ve ürünler sanal ürünlere
işletmeler sanal işletmelere ve çalışanlar bilgi çalışanlarına dönüşmekte,
bu dönüşümde de işlerin bir kısmı birkaç kişi ile sınırlı kalmamakta on
binlerce insanın dahil olduğu bir havuza açılabilmektedir.
Tam bu noktada
önemli bir konu, diğer bütün ekonomilerin tersine bilgi ekonomisinin
paylaştıkça artan özelliğini altını çizmemiz gerektiğidir.
İktisadın temel
problemi seçim problemidir ve bütün iktisadi değerler paylaştıkça tükenir.
Örneğin,
sermaye, toprak veya iş gücü bir iş için ayrılırsa diğer işlere daha az
kalacaktır.
Buna karşılık
bilgi, paylaştıkça artan bir özelliktedir.
Örneğin bir
kişinin bulduğu telefonu başka birisi kablosuz hale getirmekte başka bir kişi
internete bağlamakta başka bir kişi üzerinde yazılım çalıştırmakta başka
bir kişi kamera özelliği eklemekte ve bu şekilde insanlık biriken bilgi
birikimini sürekli olarak arttırarak bir kişinin hayatının yetmesinin
imkansız olduğu sonuçlara ulaşmaktadır.
Benzer bir
durum işletmelerin yaşam döngülerinde de görülmektedir, çok farklı
kaynaklardan elde edilen tecrübe ve bilgi birikimleri işletmenin birikimini
oluşturmakta, bu birikimi ne kadar hızlı ve başarılı yönettiği ise işletmenin
toplam başarısını etkilemektedir.
Örneğin son
birkaç on yılda yaşanan ve Güney Kore firmalarının büyüme hızlarının Japon
firmalarını geçmesi ve dünya çapında Samsung, LG, Hyundai, Kia gibi
markalar çıkarmasının en önemli sebebi ürünlerinde sunmuş oldukları
yeniliklerdir.
Kısaca bilgi
yönetimi, yenilik yönetimi için olmazsa olmaz önemdedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder