1 Aralık 2022 Perşembe

 BEŞİKTEN BEŞİĞE YAKLAŞIMI

 

Beşikten Beşiğe ürünlerin ve üretim sistemlerinin tasarımında kullanılan biyomimetik, yani karmaşık problemleri doğayı taklit ederek çözmeye çalışan bir tasarım yaklaşımıdır.

Bu yaklaşıma göre, bir ürünün üretimi sırasında kullanılan malzemeler, ürün kullanılamayacak kadar eskidiğinde, yeni bir ürünün üretiminde kullanılabilecek şekilde geri dönüştürülebilir olmalı ve üretim sürecinde ortaya sıfır atık çıkmalıdır.

 Sıfır atık kavramının kendisi daha önce döngüsel ekonomi benzeri çeşitli geri dönüşüm yaklaşımlarında ele alınsa da, Beşikten Beşiğe ismini ilk olarak kimyager ve eski Greenpeace aktivisti Michael Braungart ve mimar, tasarımcı William McDonough, Beşikten Beşiğe: Eşya yapmanın yollarını yeniden yapmak isimli kitaplarında kullanmışlardır.

 Günümüzdeki endüstriyel üretim biçimleri doğrusal bir tasarıma sahiptir.

 Yani bir ürünün yaşamı doğadaki kaynakların çıkarılması ile başlar ve ürün yaşamını tamamladığında doğaya atık ve çöp olarak geri döner.

 “Beşikten Mezara” olarak adlandırılabilecek bu doğrusal üretim yöntemi büyük miktarlarda atık üretir ve aslında doğada var olmayan bir olgudur.

 Doğada her ürün belli “besinler” kullanılarak üretilir ve bu ürün de, üretim sırasında ortaya çıkan artıklar da, daha sonra başka bir ürünün besini olarak kullanılır.

Yani doğada atık veya çöp diye bir şey yoktur ve her atık bir diğer canlının besinidir.

Beşikten Beşiğe yönteminde ise döngüsel bir yaklaşım sahiplenilir ve üretim süreçlerinde ortaya çıkan atık sıfıra indirilir, bu sayede üretim maliyetleri de önemli oranda düşer.

 Ürün tamamen doğa dostu yöntemlerle üretilir, kullanılır, işlevi bittikten sonra dönüştürülür ve tekrar kullanılır.

Yani bir ürün yaşamının sonuna geldiğinde ya doğada ayrışabilmeli, ya doğal sistemler için besin olmalı, ya da başka bir ürün için hammadde olabilmelidir.

 Kesinlikle bir çöp dolgu alanında atığa dönüşmemeli ve doğaya zarar veren kimyasallar içermemelidir.

Bu yaklaşıma göre, endüstriyel işlemlerde kullanılan tüm malzemeler “teknik” ya da “biyolojik” besin olarak ikiye ayrılır.

Teknik besinler doğal çevreye kesinlikle zarar vermeyen sentetik malzemeler ile sınırlıdır ve daha da önemlisi, bu malzemeler bütünlüklerini veya kalitelerini kaybetmeden sürekli olarak üretim çevrimlerinde kullanılabilmelidir.

  Biyolojik besinler ise bir veya birkaç kere üretim çevriminde kullanıldıktan sonra tekrar doğal ortama atılabilecek olan ve toprakta ayrışarak doğal ortamı etkilemeden mikroorganizmalar ya da küçük canlılar için yiyecek haline dönüşen malzemelerdir.

 Aslında bu yaklaşım endüstriyel tasarım ve üretim ile sınırlı değildir;  kentsel çevre, binalar, ekonomi ve sosyal sistemler gibi birçok alanında uygulanabilir.

 Örneğin yeşil binaların yapımında bu yaklaşım kullanılabilir ya da bir toprak örtüsünün ve üretilen besinlerin farklı üretim modellerinde yeniden kullanıldığı permakültür de bir açıdan Beşikten Beşiğe yaklaşımına uymaktadır.

 Sonuç olarak bu model aslında sistemleri bir bütün olarak düşünmemizi öngören bir çerçevedir ve toplumun birçok alanına uygulanabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  DİJİTAL DÖNÜŞÜM   Dijital dönüşüm, toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara dijital teknolojilerin entegrasyonuyla çözüm bulmanın ve buna bağ...