1 Aralık 2022 Perşembe

 DIŞSALLIKLAR

 

Dışsallıklar üreticilerin/firmaların üretim faaliyetleri ya da tüketicilerin tüketim faaliyetleri sırasında oluşan ve bu faaliyet ile doğrudan hiç bir bağı olmayan üçüncü kişileri olumlu ya da olumsuz olarak etkileyen durumlara verilen isimdir.

 Örneğin arıcılık yapan bir üreticinin arılarının yakınlarda bulunan bir elma bahçesindeki ağaçların tozlaşmasına katkıda bulunması dolayısıyla üretim miktarını artırması pozitif bir dışsallıktır.

 Elma bahçesinin sahibi aslında arıların yaptığı hizmet için kovan sahibine bir ücret ödemez.

 Kovan sahibinin de amacı zaten elma bahçesinin üretimine katkıda bulunmak değildir.

 Fakat yukarıdaki örnekte sunulan olumlu senaryoyla ne yazık ki gerçek hayatta sıklıkla karşılaşmayız.

Dışsallıklar dendiğinde akla genelde negatif dışsallıklar gelir.

Bunlar kimi durumlarda, tüketim faaliyeti sonucu oluşabilirken, genelde bir üreticinin/firmanın üretimi sırasında ortaya çıkan çevreye veya diğer insanlara karşı zararlı etkilerin maliyetini (ya da diğer bir deyişle sosyal maliyetini) üretim maliyeti içine katmaması nedeniyle de gerçekleşebilir.

 Örneğin üretimi sonucunda açığa çıkan atık suları, filtreleme maliyetinden kaçınarak hemen yanı başındaki göle deşarj eden bir fabrika, çevreyi kirletmesinin sonucunda oluşan maliyeti tamamen toplumun üzerine (daha özelinde ise gölü kullananlara) yıkar.

 Üreticiler üretim maliyetinin bir kısmını üçüncü kişilere veya genel olarak topluma mal ederek maliyeti düşürür veya doğal kaynakların normal şartlar altında edinebileceklerinden daha büyük bir kısmını kendi zimmetlerine geçirir.

 

 Buna ek olarak, üreticiler bütün üretim maliyetlerini ödemediği için tüketiciler de ürünleri daha düşük fiyata alabilirler.

 Benzer bir şekilde, atıkların bertaraf edilmesi zararlı etkiler gözetilmeden yapıldığında daha ucuzdur.

 Dışsallıkları firma-birey ekseninde düşünebileceğimiz gibi, gelişmiş devletler – gelişmekte olan devletler ekseninde de düşünmek mümkündür.

Örneğin iklim değişikliğini, gelişmiş ülkelerin şimdiye kadar üretimleri sırasında ortaya çıkardıkları sera gazları nedeniyle meydana gelmiş ve maliyetinin büyük kısmını bu konuyla ilgisi bulunmayan yoksul ve gelişmekte olan ülkelerin üstlenmek zorunda kaldığı bir dışsallık olarak tanımlamak mümkündür.

 Bu türden çevresel maliyetler ile ilgili dışsallıklara dair ilk analizler 1920’lerde Cambridge’li ekonomist Arthur C. Pigou tarafından yapılmıştır.

Dışsallığın, sosyal maliyet (bir ekonomik faaliyetin veya bir mal üretiminin topluma doğurmuş olduğu maliyet veya yüklemiş olduğu külfet) olarak kabul edilebilmesi için iki özelliğe sahip olması gerekir:

 (1) Ondan kaçınmak mümkün olmalıdır ve

 (2) üretim faaliyetinin bir parçası olmalı ve üçüncü partilere ya da genel olarak topluma mal edilebilmelidir.

 Örneğin, çevresel kirliliğin temelinde üretim faaliyetleri yatmaktadır;

 bundan dolayı insan yapımı ve kaçınılabilirdir ve bu dışsallıkları çeşitli mekanizmalar ile içselleştirebilmek mümkündür.

Dışsallıkları (ya da çevresel sürdürülebilirlik özelinde sosyal maliyetleri) içselleştirmenin, yani maliyetlere dahil etmenin çeşitli yöntemleri vardır.

 Örneğin üreticilere üretimleri karşılığında bir vergi koyarak (Pigou vergisi)  bir bakıma çevreyi kirletmelerinin maliyetini hesaba katmaları ve üretim miktarlarını buna göre ayarlamalarını sağlamak mümkündür.

  Ya da kontrol mevzuatları ile firmaların doğaya zarar vermeyen, örneğin atık su arıtma filtresi gibi belirli teknolojileri kullanmaları zorunlu kılınabilir.

  Bu iki örnekte de içselleştirme devlet eliyle yapılır.

 Bunun dışında, karbon ticareti örneğinde de olduğu gibi piyasa mekanizmaları kullanılarak da içselleştirme yapılabilir.

 Buna göre devlet doğanın kendini yenileme kapasitesini gözeterek belirli miktarda toplam kirletme hakkı ya da emisyon izni belirler ve bu izinleri firmalara ücretli veya ücretsiz olarak dağıtır.

  Daha sonra firmalar birbirleri arasında bu izinleri alıp satarak üretimlerini gerçekleştirirler ve sonuç olarak toplam kirletme miktarı ilk belirlenen toplam kirletme izni kadar olur.

 Her ne kadar teoride gerçekleşmesi mümkün görünse de, bu mekanizmaya karşı özellikle doğayı metalaştırdığı yönünde çok fazla eleştiri ve tartışma vardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

  DİJİTAL DÖNÜŞÜM   Dijital dönüşüm, toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara dijital teknolojilerin entegrasyonuyla çözüm bulmanın ve buna bağ...