KAYNAKLARIN VERİMLİLİĞİ
Kaynak verimliliği gezegenin kısıtlı kaynaklarının
sürdürülebilirliğinin sağlanması için birim girdi başına daha fazla ürün ya da
hizmetin üretilmesi sürecini tanımlar.
Kaynak tüketiminin gezegenin söz konusu kaynağı ve/veya
kendisini yenileme potansiyelinin ötesine geçtiği olgusuna dayanan bu kavram, daha
az girdiyle daha çok değer üretilmesini, bu süreçte de doğa ve çevreye verilen
zararın tüm yaşam döngüsü boyunca asgari düzeye indirilmesini öngörüyor.
Kaynak verimliliği kavramı, su, enerji, karbon
yoğunluğu vb. kavramlarla ters bir ilinti sergiliyor.
Su, enerji ve karbon yoğunluğu, üretilen iş ya
da değer başına kullanılan su, enerji ya da diğer kaynakların miktarını ifade
ediyor.
Kaynak yoğunluğunda sağlanan düşüş, birim üretim
ya da değer başına daha az kaynak kullanıldığı anlamına geliyor.
Dolayısıyla, ulusal, bölgesel ya da işletme
ölçeklerinde gerek endüstriyel üretimin sürdürülebilirliğinin sağlanması, gerekse
rekabetçiliğin korunabilmesi için kaynak verimliliğini artırmak karar
vericilerin “olmazsa olmaz”ları arasında yer alıyor.
Bununla beraber, teknolojideki değişim ve
gelişim, üretim maliyetlerinde düşüş ve rekabetçilikte artış hedefleri
çerçevesindeki adımların kaynak verimliliğini artırabileceği, ancak bu artışın
gezegenin sınırlarına ilişkin hedeflerle bir arada ele alınmadığı sürece doğa
ve çevreye verilen zararın tüm yaşam döngüsü boyunca asgari düzeye indirilmesi
hedefiyle örtüşemeyebileceğinin altını çizmek gerekiyor.
Su ayak izi, karbon ayak izi, ekolojik ayak
izi ve çevresel ayak izi kavramları ise kaynak yoğunluğunu gezegenin
sınırları ile bir arada ele alma imkanı sunuyor, kaynak verimliliği üzerine
daha net bir gösterge sağlayabiliyorlar.
Verimliliğin artırılarak kaynak (hammadde, su,
enerji vb.) kullanımı ve atık üretiminin azaltılması, üretimden
kaynaklanan atıkların geri dönüşüm ve yeniden kullanımı, kaynak kullanımını
azaltan yeni malzeme, ürün ve proseslerin tasarım ve kullanımı
ile yenilenebilir enerji, başlıca kaynak verimliliği stratejileri arasında
yer alıyorlar.
Avrupa Birliği’nin “Kaynak Verimliliği Yol
Haritası”, kaynak verimliliği hedeflerinin hangi çerçevede ele alınabileceğine
dair iyi bir örnek sunuyor.
Doküman, 2050 yılında Avrupa ekonomisinin gezegenin
sınırları ve kaynak kısıtlarına uygun bir kulvarda büyümesini, küresel ekonomik
dönüşüme katkı yapmasını, bu süreç içerisinde rekabetçiliği ve kapsayıcılığı
sağlamasını ve düşük çevresel etkiyle yüksek yaşam standartları sunmasını
amaçlıyor.
Bu strateji dahilinde, döngüsel
ekonomi ve endüstriyel simbiyoz gibi yaklaşımlar öne çıkıyor.
Türkiye’de, 10. Kalkınma Planı’nın altında yer
alan Üretimde Verimliliğin Artırılması Programı Eylem Planı4 ile verimlilik
algısının geliştirilmesi, üretim süreçlerinin iyileştirilmesi ve sonuç olarak
toplam faktör verimliliğinin artırılması, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
tarafından hazırlanan Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı (2014-2018) altında
ise ekonomik büyüme performansının sürdürülebilir kılınması ve yüksek katma
değerli, yüksek teknolojili üretime dayalı sanayi yapısına dönüşümün
yönlendirilmesi amaçlanıyor.
Gezegenin sınırları ve kaynak kısıtlarını da
dikkate alan üst ölçekli bir kaynak verimliliği stratejisi ise henüz mevcut
değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder